Can 11 yaşında. Arkadaşlarıyla oynamayı çok sevdiği bir oyun var. Oyunu çok sevmese de arkadaşlarıyla oynuyor, onu sohbetlerinin içine alıyorlar, onarla ortak bir konuda konuşabiliyor diye oynamaya devam ediyordu.
Oyunda onu havalı gösteren oyun eşyaları var. Farklı karakterler, o karakterlere giydirebileceğin kıyafetler, silahlar, bezemeler oyuncuyu “havalı” gösteriyor. Can’ın arkadaşlarının bazılarında bu eşyalardan var.
Bu “havalı” karakterler ve eşyalar olmadan oyun oynanabiliyordu. Hiçbir fark olmadan hem de. Can oyundaki standart karakterler ve eşyalarla oynamaktan gayet zevk alıyordu. Ama Can gibilere diğer oyuncular “noob” yani çaylak diyerek alay ediyorlardı..
Can başlarda buna aldırış etmese de “havalı” eşyalarla bezenmiş karakterlerle oynayan oyuncuların dışlamasıyla baş etmekten yorulmuştu. Can’ın ailesi onun oyunda para harcamasına karşı olduğundan, oyun içinde gezerek sandık toplama yolunu seçmişti.
Topladığı sandıklardan “havalı” eşyaların çıkması şansa bağlıydı. Canın şansıysa yaver gitmiyordu. Can tam sıkılıp bırakmaya niyetlendiğinde oyun ona “2 el daha oynarsan 3 sandık vereceğim” diyor, Can da para yerine zamanını harcayarak 3 sandık daha alıyordu.
Oyunda çok zaman harcadığı için Can yavaş yavaş suçlu hissetmeye başlamıştı. Hem dersleri de bundan etkileniyordu. Aslında harçlığıyla bir marketten para kart alıp oyuna yüklese kim ne diyebilirdi? O da öyle yaptı. Oyuna gerçek para yükleyip sandıklar aldı.
Aldığı sandıklardan ne çıkacağını önceden bilemiyordu. Oyun yapımcısı bunun oyunu daha zevkli hale getireceğini açıklamıştı. Can’ın şansı yine yaver gitmedi. Sandıklardan değerli bir şey çıkmadı. Can artık o oyunu oynamamaya karar verdi.
Can oynamadığı zamanlarda oyunun oynanış videolarını izlemeyi seviyordu. Çok sevdiği oyun yayıncısı bir abi vardı. Kanalı “oyuna gel”de yayınlar yapıyordu. Yayıncı abi akşam canlı yayında Can’ın bıraktığı oyunun sandık açılışını yapacaktı.
Yayında “kendi parasıyla” aldığı 500 sandığı, çocukların oyun hesaplarına yükleyecek ve birlikte açılış yapacaklardı. Can’ın tek yapması gereken duyuru videosunu beğenmek, bir arkadaşına göndermek ve yorum yazmaktı. Bunları yaptı ve yayına katıldı.
Yayın üç saat sürdü. Yayıncı abi bir sürü çocuğa bağlanıp hesaplarına sandık yükledi ve beraber açtılar. Çocukların çoğuna Can’ın en istediği karakterler ve eşyalar çıkmıştı. Can çok umut etse de yayıncı abi ona bağlanmadı. Şansı yine yaver gitmemişti.
Can yayın yüzünden yatağa oldukça geç girdi. “Demek sandıklarda değerli eşyalar varmış. Bana çıkmıyor” diye düşünerek uykuya daldı. Ertesi gün okul dönüşü markete uğradı. Babasının cüzdanından üç haftalık harçlığını ona söylemeden almıştı. Bu parayla para kart aldı.
Eve dönüp kartındaki bütün paraları oyuna yükledi. Aldığı sandıklardan yine bir şey çıkmadı. Çok üzgün ve sinirliydi. Babasından habersiz para almıştı. Üstelik yine bir şey çıkmamıştı. Üstelik arkadaşları ona “noob” demeye devam edecekti.
Can daha 11 yaşındaydı. Yayıncı abinin oyun firmasıyla “iş birliği” yaptığını, oyuncu abinin sandıkları kendi cebinden almadığını, ona firmanın gönderdiğini hem de içlerine en sevilen eşyaları koyduğunu nerden bilebilirdi…
Can organize işlerin kurbanı olan çocukları canlandırmak için hikayemde bana yardım eden uydurma bir karakterdi. Ama hikaye uydurma değil!
Can gibi bir sürü çocuk var. Hepsi bu kumarize edilmiş oyunların, hepsi bu organize dolandırıcılığın kurbanları.
Çocukların beyni bu tür işlerle başa çıkacak düzeye gelmediğinden kolay kandırılırlar.
Lütfen çocuklarınıza Can’ın hikayesini okutun.