Dijital çağ annesinin haklı dırdırı: “Çok fazla ekran başında kaldın, çık biraz dışarıda oyna!” Dijital çocuğun klasik cevabı: “Dışarıda yapacak hiç bir şey yok ki! Sonra çıkarım.” Herhalde bu tartışmanın yaşanmadığı ev yok gibidir. Ebeveyn ve çocuklar arasındaki dijital alışkanlıklara ait bu çatışmalar, çocuğun yaşıyla birlikte daha da artıyor!

PLOS One araştırma kuruluşunun 4 Eylül 2020’de yayımladığı “Ekran süresi ve açık havanın, çocuk ve ergenler üzerindeki psikolojik etkileri” adlı raporunda, ekran süresi ile çocukların zihinsel sağlığı arasında bir ilişki olduğu saptanmış.

Artık fazla ekran süresinin zihin sağlığına etki ettiğini biliyoruz!

Bugüne kadar, özellikle dijital içerik üreticilerinin hep kullandığı”bilinen bir etkisi yok!“, “kanıtlanmış bir zararı yok!” savunma cümlelerini bir kenara bırakalım. 70’li yıllarda da sigara için “kanser yaptığına dair bilinen bir kanıt yok!” sözü çok meşhurdu.

Fazla ekran süresinin zihinsel gelişime zararlı olduğunu söyleyen bir kaç araştırmacıya da “kendi tezlerini kanıtlama yönünde, araştırmaları eğip bükme” suçlaması yönelttiler. Hatta, dijital çağda olduğumuz, bundan kaçınamayacağımız, bebeklerin doğarken bile telefonla fotoğraflarının çekildiği söylendi.

Blogumda ekran süresi ile ilgili onlarca yazım var. Hatta Instagram hesabımda “ilk 36 ayda neden “sıfır” ekran?” sorusuna da kolayca anlaşılacak bir açıklamada bulunmuştum. Erken yaştaki çocukların zihinsel gelişiminden bahsettiğimizde, konuşma, iletişim, fiziksel hareketlerin gelişmesini kastediyoruz. İlk yaşlarda çocuk bu gelişimin %90’ını tamamlıyor. Yaşları ilerledikçe, sosyal, akademik, spor ve sanata yönelik beceriler de zihinsel gelişimin birer parçasıdır. Ne kadar fazla ekran başında kalırlarsa, bu becerileri geliştirmek için o kadar az çaba harcıyorlar!

Modern toplumun -ister ulaşımın hızlanması ister hazır çorba şeklinde olsun- sürekli elde etmeye çalıştığı zaman tasarrufunun Amerika Birleşik Devletleri halkı için, kesin olarak, sadece televizyon seyretmenin günde ortalama üç ila altı saati işgal etmesi anlamına geldiği bilinir.

Guy Debord, Gösteri Toplumu – 1967

Guy Debord 1967’de, modern çağdaki hızlanmanın bize ekran süresi olarak döndüğünü müthiş bir öngörü ile yazmış.

Günde 7 saatten fazla ekran süresi kullanıyoruz!

We’re Social’ın, her yıl yayımladığı sosyal medya trendleri raporuna göre biz Türkler, 2020 yılında günde ortalama 7 Saat 29 dakika (çevrim içi) ekran başında kalmışız. Maalesef bu süre 13~18 yaş çocuklar için de geçerli. Daha küçük çocuklarda da günlük ekran süresi limitleri pek uygulanamıyor.

Dijital çocuklar konusunda en beğendiğim araştırmalar Avustralya’dan çıkıyor. Adelide Üniversites’nden Tasha Oswald, fazla ekran süresinin yetişme çağındaki çocuklarda arzu edilmeyen psikolojik sonuçları olduğunu tespit etmiş.

  • Zihinsel gelişimin gecikmesi
  • Sosyal becerilerin gelişmemesi
  • Uyku kalitesinde düşme
  • Akranlarına göre geri kalma
  • Agresif davranışlar sergileme
  • Endişe ve yetersizlik hissi

Yukarıdakiler, Dr. Oswald’ın fazla ekran sürelerinin olumsuz sonuçlarına dair listesi.

Çocukları açık havada oynamaya ikna etmek çok mu zor?

Modern yaşamın en kötü yanı çocukların dışarıda çok daha az vakit geçirmesi. Yeşil alanların azalması, güvenlik endişeleri, anne ve babanın çalışması, dijital teknolojilerin cazibesi gibi etkenler çocukların açık havada geçirdiği süreyi azaltıyor. Halbuki açık havada geçirilen zaman:

  • Göz sağlığına
  • Zihinsel gelişime
  • Vücut koordinasyonu gelişimine
  • Kaliteli uyku uyumaya
  • Sağlıklı bir vücuda

yarıyor. Hatta Tazmanya gibi az gelişmiş ülkelerde, evlerin ufak olması, TV ve İnternet’in olmaması ve çocuklara ait odanın olmaması çocukların günün büyük bir bölümünü dışarıda geçirmesine neden oluyor. Günün büyük bir bölümünü dışarıda geçiren çocukların zihinsel ve bedensel gelişimleri, günün büyük bölümünü ekran karşısında geçiren çocuklara göre çok daha iyi.

İnternet ve teknoloji çocukların bir şeyler öğrenmesi için iyi. Açık hava da gelişimleri için çok iyi. Demek ki bu ikisini dengeli bir şekilde birleştirmemiz gerekiyor.

Çocukları açık havaya çıkartmak için genel endişemiz güvenlik. Buna yeşil alanlara ulaşma zorluğunu da ekleyin. Yeşil alanları yok ederek kendimize modern ve güvenli şehirler kuruyoruz. Sonra o şehirlerin içine insan yapımı yeşil alanlar koyarak, o alanları para ile ziyarete açıyoruz. Durum böyle de olsa bulabildiğimiz her fırsatta çocuklarımızı açık havaya çıkarmalıyız. Yazlık olur, köye götürmek olur, akşamları parka götürmek olur. Ne olursa olsun bunu yapmamız gerekiyor.

Artık neredeyse uyuduğumuz süre kadar ekrana bakıyoruz. Bunu “ekrana baktığımız kadar açık havada bulunmaya” çevirebilmemiz gerekiyor.

Bu yazıyı dilediğin platformda paylaşabilirsin!

0 0 oy
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments